Recâ (Umit) ve Rağbet
Alçalma ve boyun eğmeyi içeren recâ (ümit) ibadettir. Allah-u Teâlâ’dan başkasına sarfedilmesi caiz değildir. Müslümanın Allah’ın lütfunu ve rahmetini çokça istemesi ve ümidinin tam olup recâsını mevlasına halis kılması gerekir. Yine Rabbi hakkında iyi zan içinde olması ve Rabb’inin sevdiği şeylere rağbet etmesi, yönelmesi gerekir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:
"Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, salih ameller işlesin ve Rabbine ibadetde hiçbir şeyi [O’na] ortak koşmasın." (Kehf 110)
Her kim bir yaratılmıştan, sadece Allah-u Teâlâ’nın güç yetirebileceği bir hususta, ölülere veya başka varlıklara bizzat bu varlıklar tarafından isteğinin yerine getilirileceğini umarak dua eden kimse gibi bir recada bulunursa, umudunu başkasına bağlamış biri olarak yaptığı büyük şirk olur.
Nitekim Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:
"ilman edenler ve hicret edip Allah yolunda cihad edenler var ya, işte bunlar Allah’ın rahmetini umabilirler." (Bakara 218)
Hakiki ve İçten Recâ
Hakiki ve içten recâ şu üç şeyi birden kapsar:
1-Recâ (umut)ettiği şeyi sevmesi
2-Elinden kaçırmaktan korkması
3-İmkân oranında istediğini elde etmek için çalışması?
Övülen recâ Allah’a itaat ederek amel eden ve bu amelin sevabını uman, O’na âsi gelmekten kaçınan ve bu kaçınmanın sevabını bekleyen kişinin recâsıdır. Bu iyi amellerde bulunanların recasıdır.
Yerilmiş recâ (ümit) ise, beraberinde blr amelin bulunmadığı ve ele geçirilmesi umulan şeyi elde etmek için gerekli sebeplerin yerine getirilmediği, hatta beraberinde Allah’ın cezasından yana emin olmanın da bulunduğu umut halidir.
Havf (Korku) ve Recânın (Ümidin) Beraber Olması
Müslümanın korkuyla ümit, rağbetle rahbet arasında olması, bunları bir arada yaşaması gerekir. Yani kendini günahtan alıkoyacak, Allah’ın rahmetinden ümitsizliğe düşürmeyecek bir korkuyla Allah’tan korkması, bunun mukabilinde de Allah’a itaate, O’nun hakkında iyi zanda bulunmaya ve rahmetini istemeye teşvik eden bir recayla, bu recanın onu Allah’ın cezasından yana emin olmaya sevketmemesi şartıyla Allah’tan recâda bulunmasıdır.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur: :
"Doğrusu onlar hayır işlerinde koşuşurlar, umarak ve korkarak bize dua edip yalvarırlardı; onlar bize karşı derin saygı içindeydiler" (Enbiyâ, 90)
Yine şöyle buyurmuştur: .
Onların çağırıp durdukları bu varlıklar da [taat ile] Rablerine -hangisi- daha yakın olacak diye vesîle ararlar; O’nun rahmetini umarlar ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı, sakınılacak bir azaptır." (İsrâ, 17-57)
Alıştırmalar
1- Rahbet ve haşyetin her ikisi de havf’ın manasına yakındır. Bu hususu açıklayın.
2-korkunun çeşitlerini delilleri ile anlatın.
3-Müslümanın korku ile Ümit arasında olması bunları bir arada yaşaması gerekir neden?
Pratik akaid dersleri kitabından alıntıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder