Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur Muhammed sallalahu aleyhi vesselem Allah'ın Kulu ve rasülü'dür
🇭🇦🇸🇷 7
Allah'ın, fethedilen memleketler halkının mallarından Peygamberine verdikleri; Allah, Peygamber, yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir; ta ki içinizdeki zenginler arasında elden ele dolaşan bir devlet olmasın. P͟e͟y͟g͟a͟m͟b͟e͟r͟ s͟i͟z͟e͟ n͟e͟ v͟e͟r͟i͟r͟s͟e͟ o͟n͟u͟ a͟l͟ı͟n͟, s͟i͟z͟i͟ n͟e͟d͟e͟n͟ m͟e͟n͟e͟d͟e͟r͟s͟e͟ o͟n͟d͟a͟n͟ g͟e͟r͟i͟ d͟u͟r͟u͟n͟; Allah'tan sakının, doğrusu Allah'ın cezalandırması çetindir
🇦🇱🇮 🇮🇲🇷🇦🇳 31
De ki: 'A͟l͟l͟a͟h͟'ı͟ s͟e͟v͟i͟y͟o͟r͟s͟a͟n͟ı͟z͟ b͟a͟n͟a͟ u͟y͟u͟n͟. A͟l͟l͟a͟h͟ d͟a͟ s͟i͟z͟i͟ s͟e͟v͟s͟i͟n͟ v͟e͟ g͟ü͟n͟a͟h͟l͟a͟r͟ı͟n͟ı͟z͟ı͟ b͟a͟ğ͟ı͟ş͟l͟a͟s͟ı͟n͟. Allah affeder ve merhamet eder'.
🇦🇭🇿🇦🇧 21
E͟y͟ i͟n͟a͟n͟a͟n͟l͟a͟r͟! A͟n͟d͟ o͟l͟s͟u͟n͟ k͟i͟, s͟i͟z͟i͟n͟ i͟ç͟i͟n͟, A͟l͟l͟a͟h͟'a͟ v͟e͟ a͟h͟i͟r͟e͟t͟ g͟ü͟n͟ü͟n͟e͟ k͟a͟v͟u͟ş͟m͟a͟y͟ı͟ u͟m͟a͟n͟l͟a͟r͟ v͟e͟ A͟l͟l͟a͟h͟'ı͟ ç͟o͟k͟ a͟n͟a͟n͟ k͟i͟m͟s͟e͟l͟e͟r͟ i͟ç͟i͟n͟ R͟e͟s͟u͟l͟u͟l͟l͟a͟h͟ (A͟l͟l͟a͟h͟'ı͟n͟ E͟l͟ç͟i͟s͟i͟) e͟n͟ g͟ü͟z͟e͟l͟ ö͟r͟n͟e͟k͟t͟i͟r͟.
🇳🇮🇸🇦 59
E͟y͟ İ͟n͟a͟n͟a͟n͟l͟a͟r͟! A͟l͟l͟a͟h͟'a͟ i͟t͟a͟a͟t͟ e͟d͟i͟n͟, P͟e͟y͟g͟a͟m͟b͟e͟r͟e͟ v͟e͟ s͟i͟z͟d͟e͟n͟ b͟u͟y͟r͟u͟k͟ s͟a͟h͟i͟b͟i͟ o͟l͟a͟n͟l͟a͟r͟a͟ i͟t͟a͟a͟t͟ e͟d͟i͟n͟. E͟ğ͟e͟r͟ b͟i͟r͟ ş͟e͟y͟d͟e͟ ç͟e͟k͟i͟ş͟i͟r͟s͟e͟n͟i͟z͟, A͟l͟l͟a͟h͟'a͟ v͟e͟ a͟h͟i͟r͟e͟t͟ g͟ü͟n͟ü͟n͟e͟ i͟n͟a͟n͟m͟ı͟ş͟s͟a͟n͟ı͟z͟ o͟n͟u͟n͟ h͟a͟l͟i͟n͟i͟ A͟l͟l͟a͟h͟'a͟ v͟e͟ P͟e͟y͟g͟a͟m͟b͟e͟r͟e͟ b͟ı͟r͟a͟k͟ı͟n͟. Bu, hayırlı ve netice itibariyle en güzeldir.
🇳🇮🇸🇦 65
Hayır; Rabb'ine and olsun ki, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin edip, sonra s͟e͟n͟i͟n͟ v͟e͟r͟d͟i͟ğ͟i͟n͟ h͟ü͟k͟m͟ü͟ i͟ç͟l͟e͟r͟i͟n͟d͟e͟ b͟i͟r͟ s͟ı͟k͟ı͟n͟t͟ı͟ d͟u͟y͟m͟a͟d͟a͟n͟ t͟a͟m͟a͟m͟e͟n͟ k͟a͟b͟u͟l͟ e͟t͟m͟e͟d͟i͟k͟ç͟e͟ i͟n͟a͟n͟m͟ı͟ş͟ o͟l͟m͟a͟z͟l͟a͟r͟.
🇳🇮🇸🇦 80
Peygamber'e itaat eden, Allah'a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse bilsin ki, Biz seni onlara bekçi göndermedik.
🇸🇺🇷🇦 52
(52-53) İşte sana da b͟u͟y͟r͟u͟ğ͟u͟m͟u͟z͟l͟a͟ C͟e͟b͟r͟a͟i͟l͟'i͟ g͟ö͟n͟d͟e͟r͟d͟i͟k͟; sen Kitap nedir, iman nedir önceleri bilmezdin, fakat Biz onu, kullarımızdan dilediğimizi onunla doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Ş͟ü͟p͟h͟e͟s͟i͟z͟ s͟e͟n͟ d͟e͟ i͟n͟s͟a͟n͟l͟a͟r͟a͟, g͟ö͟k͟l͟e͟r͟d͟e͟ v͟e͟ y͟e͟r͟d͟e͟ n͟e͟ v͟a͟r͟s͟a͟ k͟e͟n͟d͟i͟s͟i͟n͟i͟n͟ o͟l͟a͟n͟ A͟l͟l͟a͟h͟'ı͟n͟ y͟o͟l͟u͟n͟u͟, d͟o͟ğ͟r͟u͟ y͟o͟l͟u͟ g͟ö͟s͟t͟e͟r͟m͟e͟k͟t͟e͟s͟i͟n͟. İyi bilin ki işler sonunda Allah'a döner.
🇳🇺🇷 63
Peygamberin çağrısını, kendi aranızda birbirinizi çağırmanız gibi tutmayın. Allah, içinizden sıvışıp gidenleri şüphesiz bilir. O͟'n͟u͟n͟ b͟u͟y͟r͟u͟ğ͟u͟n͟a͟ a͟y͟k͟ı͟r͟ı͟ h͟a͟r͟e͟k͟e͟t͟ e͟d͟e͟n͟l͟e͟r͟, b͟a͟ş͟l͟a͟r͟ı͟n͟a͟ b͟i͟r͟ b͟e͟l͟a͟n͟ı͟n͟ g͟e͟l͟m͟e͟s͟i͟n͟d͟e͟n͟ v͟e͟y͟a͟ c͟a͟n͟ y͟a͟k͟ı͟c͟ı͟ b͟i͟r͟ a͟z͟a͟b͟a͟ u͟ğ͟r͟a͟m͟a͟k͟t͟a͟n͟ s͟a͟k͟ı͟n͟s͟ı͟n͟l͟a͟r͟.
“O nefsani bir arzudan dolayı konuşmaz, O ancak vahyedilmekte olan bir vahiydir.” (Necm 3,4)
Apaçık deliller ve kitaplarla (gönderdik). Sana da zikri indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler, diye.” (Nahl/44)
“Ey kitap ehli! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada “Bize ne müjdeleyici bir peygamber geldi, ne de bir uyarıcı” demeyesiniz diye, işte size (hakikatı) açıklayan elçimiz (Muhammed) geldi. (Evet,) size bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.” (Maide 19.)
HÜKÜM VERME YETKİSİ
“Aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Resulüne davet edildiklerinde, mü’minlerin sözü ancak ‘işittik ve itaat ettik’ demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.” (Nur 51)
“Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”(Ahzab 36)
“Resul size neyi verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının, Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir.” (Haşr 7)
“Allah’a ve Resulüne itaat edin ki merhamet olunasınız” (Al-i İmran 132)
“Ey iman edenler! Allah’a ve Resûlüne itaat edin ve işitir olduğunuz halde ondan yüz çevirmeyin.”(Enfal 20)
Sahabenin fazileti hakkında ayetler
“Hep birlikte Allâh’ın ipine (İslâm’a) sımsıkı sarılı; parçalanıp tefrikaya düşmeyin! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşmandınız da O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeş olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allâh size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.” (Âl-i İmrân, 103)
“İman edip de Allah yolunda hicret ve cihad edenler ve (bu Muhâcirleri) barındırıp onlara yardım edenler var ya, işte gerçek mü’minler onlardır. Onlar için mağfiret ve bol rızık vardır.” (el-Enfâl, 74)
“Bunlardan sonra iman edip hicret edenler, sizinle beraber cihad edenler var ya, işte onlar da sizdendir.” (el-Enfal 8/75)
“…Allah Teâlâ, Rasulü’ne ve müminlerin gönüllerine huzur ve emniyet duygusu lutfetti. Onların takva sözünü tutmalarını sağladı, onları takvâ üzere durdurdu. Zaten onlar bu söze pek layık ve ehil idiler. Allah her şeyi hakkıyla bilir.” (el-Feth 48/26)
“Ey Ümmet-i Muhammed! Siz insanların iyiliği için meydana çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülüğü yasaklarsınız, Allah’a da inanırsınız…” (Âl-i İmrân 3/110)
“Böylece sizi orta (merkez ve her tarafı mu’tedil, uyumlu, ılımlı, âdil ve örnek) bir ümmet yaptık ki, insanlara şâhit olasınız, Peygamber de size şahit olsun…” (el-Bakara 2/143)
“Muhammed Allah’ın Rasûlü’dür. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün. Allah’tan lütuf ve rızâ isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat’taki vasıflarıdır. İncil’deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, çiftçilerin hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah onlardan iman edip sâlih ameller işleyenlere mağfiret ve büyük mükâfat vaadetmiştir.” (el-Feth 48/29)
(Ey Rasulüm!) Sabah-akşam, Rabblerinin rızasını isteyerek O’na yalvaranları yanından kovma!” (el-En’am 6/52)
“Rablerine, sırf O’nun rızasına ve cemaline kavuşmayı umdukları için, sabah-akşam yalvaranlarla beraber, sıkıntılara karşı candan sabret, gözünü onlardan ayırma.” (el-Kehf 18/28)
🇭🇦🇸🇷 7
Allah'ın, fethedilen memleketler halkının mallarından Peygamberine verdikleri; Allah, Peygamber, yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir; ta ki içinizdeki zenginler arasında elden ele dolaşan bir devlet olmasın. P͟e͟y͟g͟a͟m͟b͟e͟r͟ s͟i͟z͟e͟ n͟e͟ v͟e͟r͟i͟r͟s͟e͟ o͟n͟u͟ a͟l͟ı͟n͟, s͟i͟z͟i͟ n͟e͟d͟e͟n͟ m͟e͟n͟e͟d͟e͟r͟s͟e͟ o͟n͟d͟a͟n͟ g͟e͟r͟i͟ d͟u͟r͟u͟n͟; Allah'tan sakının, doğrusu Allah'ın cezalandırması çetindir
🇦🇱🇮 🇮🇲🇷🇦🇳 31
De ki: 'A͟l͟l͟a͟h͟'ı͟ s͟e͟v͟i͟y͟o͟r͟s͟a͟n͟ı͟z͟ b͟a͟n͟a͟ u͟y͟u͟n͟. A͟l͟l͟a͟h͟ d͟a͟ s͟i͟z͟i͟ s͟e͟v͟s͟i͟n͟ v͟e͟ g͟ü͟n͟a͟h͟l͟a͟r͟ı͟n͟ı͟z͟ı͟ b͟a͟ğ͟ı͟ş͟l͟a͟s͟ı͟n͟. Allah affeder ve merhamet eder'.
🇦🇭🇿🇦🇧 21
E͟y͟ i͟n͟a͟n͟a͟n͟l͟a͟r͟! A͟n͟d͟ o͟l͟s͟u͟n͟ k͟i͟, s͟i͟z͟i͟n͟ i͟ç͟i͟n͟, A͟l͟l͟a͟h͟'a͟ v͟e͟ a͟h͟i͟r͟e͟t͟ g͟ü͟n͟ü͟n͟e͟ k͟a͟v͟u͟ş͟m͟a͟y͟ı͟ u͟m͟a͟n͟l͟a͟r͟ v͟e͟ A͟l͟l͟a͟h͟'ı͟ ç͟o͟k͟ a͟n͟a͟n͟ k͟i͟m͟s͟e͟l͟e͟r͟ i͟ç͟i͟n͟ R͟e͟s͟u͟l͟u͟l͟l͟a͟h͟ (A͟l͟l͟a͟h͟'ı͟n͟ E͟l͟ç͟i͟s͟i͟) e͟n͟ g͟ü͟z͟e͟l͟ ö͟r͟n͟e͟k͟t͟i͟r͟.
🇳🇮🇸🇦 59
E͟y͟ İ͟n͟a͟n͟a͟n͟l͟a͟r͟! A͟l͟l͟a͟h͟'a͟ i͟t͟a͟a͟t͟ e͟d͟i͟n͟, P͟e͟y͟g͟a͟m͟b͟e͟r͟e͟ v͟e͟ s͟i͟z͟d͟e͟n͟ b͟u͟y͟r͟u͟k͟ s͟a͟h͟i͟b͟i͟ o͟l͟a͟n͟l͟a͟r͟a͟ i͟t͟a͟a͟t͟ e͟d͟i͟n͟. E͟ğ͟e͟r͟ b͟i͟r͟ ş͟e͟y͟d͟e͟ ç͟e͟k͟i͟ş͟i͟r͟s͟e͟n͟i͟z͟, A͟l͟l͟a͟h͟'a͟ v͟e͟ a͟h͟i͟r͟e͟t͟ g͟ü͟n͟ü͟n͟e͟ i͟n͟a͟n͟m͟ı͟ş͟s͟a͟n͟ı͟z͟ o͟n͟u͟n͟ h͟a͟l͟i͟n͟i͟ A͟l͟l͟a͟h͟'a͟ v͟e͟ P͟e͟y͟g͟a͟m͟b͟e͟r͟e͟ b͟ı͟r͟a͟k͟ı͟n͟. Bu, hayırlı ve netice itibariyle en güzeldir.
🇳🇮🇸🇦 65
Hayır; Rabb'ine and olsun ki, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin edip, sonra s͟e͟n͟i͟n͟ v͟e͟r͟d͟i͟ğ͟i͟n͟ h͟ü͟k͟m͟ü͟ i͟ç͟l͟e͟r͟i͟n͟d͟e͟ b͟i͟r͟ s͟ı͟k͟ı͟n͟t͟ı͟ d͟u͟y͟m͟a͟d͟a͟n͟ t͟a͟m͟a͟m͟e͟n͟ k͟a͟b͟u͟l͟ e͟t͟m͟e͟d͟i͟k͟ç͟e͟ i͟n͟a͟n͟m͟ı͟ş͟ o͟l͟m͟a͟z͟l͟a͟r͟.
🇳🇮🇸🇦 80
Peygamber'e itaat eden, Allah'a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse bilsin ki, Biz seni onlara bekçi göndermedik.
🇸🇺🇷🇦 52
(52-53) İşte sana da b͟u͟y͟r͟u͟ğ͟u͟m͟u͟z͟l͟a͟ C͟e͟b͟r͟a͟i͟l͟'i͟ g͟ö͟n͟d͟e͟r͟d͟i͟k͟; sen Kitap nedir, iman nedir önceleri bilmezdin, fakat Biz onu, kullarımızdan dilediğimizi onunla doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Ş͟ü͟p͟h͟e͟s͟i͟z͟ s͟e͟n͟ d͟e͟ i͟n͟s͟a͟n͟l͟a͟r͟a͟, g͟ö͟k͟l͟e͟r͟d͟e͟ v͟e͟ y͟e͟r͟d͟e͟ n͟e͟ v͟a͟r͟s͟a͟ k͟e͟n͟d͟i͟s͟i͟n͟i͟n͟ o͟l͟a͟n͟ A͟l͟l͟a͟h͟'ı͟n͟ y͟o͟l͟u͟n͟u͟, d͟o͟ğ͟r͟u͟ y͟o͟l͟u͟ g͟ö͟s͟t͟e͟r͟m͟e͟k͟t͟e͟s͟i͟n͟. İyi bilin ki işler sonunda Allah'a döner.
🇳🇺🇷 63
Peygamberin çağrısını, kendi aranızda birbirinizi çağırmanız gibi tutmayın. Allah, içinizden sıvışıp gidenleri şüphesiz bilir. O͟'n͟u͟n͟ b͟u͟y͟r͟u͟ğ͟u͟n͟a͟ a͟y͟k͟ı͟r͟ı͟ h͟a͟r͟e͟k͟e͟t͟ e͟d͟e͟n͟l͟e͟r͟, b͟a͟ş͟l͟a͟r͟ı͟n͟a͟ b͟i͟r͟ b͟e͟l͟a͟n͟ı͟n͟ g͟e͟l͟m͟e͟s͟i͟n͟d͟e͟n͟ v͟e͟y͟a͟ c͟a͟n͟ y͟a͟k͟ı͟c͟ı͟ b͟i͟r͟ a͟z͟a͟b͟a͟ u͟ğ͟r͟a͟m͟a͟k͟t͟a͟n͟ s͟a͟k͟ı͟n͟s͟ı͟n͟l͟a͟r͟.
“O nefsani bir arzudan dolayı konuşmaz, O ancak vahyedilmekte olan bir vahiydir.” (Necm 3,4)
Apaçık deliller ve kitaplarla (gönderdik). Sana da zikri indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler, diye.” (Nahl/44)
“Ey kitap ehli! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada “Bize ne müjdeleyici bir peygamber geldi, ne de bir uyarıcı” demeyesiniz diye, işte size (hakikatı) açıklayan elçimiz (Muhammed) geldi. (Evet,) size bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.” (Maide 19.)
HÜKÜM VERME YETKİSİ
“Aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Resulüne davet edildiklerinde, mü’minlerin sözü ancak ‘işittik ve itaat ettik’ demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.” (Nur 51)
“Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”(Ahzab 36)
“Resul size neyi verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının, Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir.” (Haşr 7)
“Allah’a ve Resulüne itaat edin ki merhamet olunasınız” (Al-i İmran 132)
“Ey iman edenler! Allah’a ve Resûlüne itaat edin ve işitir olduğunuz halde ondan yüz çevirmeyin.”(Enfal 20)
Sahabenin fazileti hakkında ayetler
“Hep birlikte Allâh’ın ipine (İslâm’a) sımsıkı sarılı; parçalanıp tefrikaya düşmeyin! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşmandınız da O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeş olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allâh size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.” (Âl-i İmrân, 103)
“İman edip de Allah yolunda hicret ve cihad edenler ve (bu Muhâcirleri) barındırıp onlara yardım edenler var ya, işte gerçek mü’minler onlardır. Onlar için mağfiret ve bol rızık vardır.” (el-Enfâl, 74)
“Bunlardan sonra iman edip hicret edenler, sizinle beraber cihad edenler var ya, işte onlar da sizdendir.” (el-Enfal 8/75)
“…Allah Teâlâ, Rasulü’ne ve müminlerin gönüllerine huzur ve emniyet duygusu lutfetti. Onların takva sözünü tutmalarını sağladı, onları takvâ üzere durdurdu. Zaten onlar bu söze pek layık ve ehil idiler. Allah her şeyi hakkıyla bilir.” (el-Feth 48/26)
“Ey Ümmet-i Muhammed! Siz insanların iyiliği için meydana çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülüğü yasaklarsınız, Allah’a da inanırsınız…” (Âl-i İmrân 3/110)
“Böylece sizi orta (merkez ve her tarafı mu’tedil, uyumlu, ılımlı, âdil ve örnek) bir ümmet yaptık ki, insanlara şâhit olasınız, Peygamber de size şahit olsun…” (el-Bakara 2/143)
“Muhammed Allah’ın Rasûlü’dür. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün. Allah’tan lütuf ve rızâ isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat’taki vasıflarıdır. İncil’deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, çiftçilerin hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah onlardan iman edip sâlih ameller işleyenlere mağfiret ve büyük mükâfat vaadetmiştir.” (el-Feth 48/29)
(Ey Rasulüm!) Sabah-akşam, Rabblerinin rızasını isteyerek O’na yalvaranları yanından kovma!” (el-En’am 6/52)
“Rablerine, sırf O’nun rızasına ve cemaline kavuşmayı umdukları için, sabah-akşam yalvaranlarla beraber, sıkıntılara karşı candan sabret, gözünü onlardan ayırma.” (el-Kehf 18/28)

Yorumlar
Yorum Gönder